Tamamen elektrikli lüks üst orta sınıf sedan olan EQE, arkadan itiş ve motorla test konuğumuz. Mercedes’in elektrikli otomobil atağı Türkiye’de de kendini göstermeye başladı. Elektrikli model serisine verdiği Mercedes-EQ serisi ismi Türkiye’de SUV sınıfında, EQA, EQB ve EQC ile sunulurken, lüks sedanlar arasında EQE ve EQS yer alıyor. Bizim ilk elektrikli Mercedes-EQ testimiz EQS’ken sefer test sayfalarımızda EQE ile buluştuk.
İlk tamamen elektrikli Mercedes Sedan testimiz olan EQS’in üst seviyedeki lüks ve konforu EQE ile kıyaslama şansına sahibiz. Otomobilin tasarımında da EQS’in çizgilerini görüyoruz. Burada içten yanmalı motorlara sahip Mercedes-Benz modellerinden tasarımlarıyla ayrılabilen Mercedes-EQ modelleri oluşturulduğu fark ediliyor. Elektrikli otomobillerin tanıyabildiği tasarım özgürlükleri haricinde bir de aerodinami konusunda da Mercedes-EQ modellerinde daha özenli çalışma yapılıyor. Kapalı ön panjur tasarımı, eğimli A sütunlarıyla neredeyse aynı açıda ilerleyen “motor kaputu” tasarımı, gövdeye gizli kapı kolları ve pürüzsüz çizgilerle ortaya 0,23 Cd’lik sürtünme katsayısı elde edilebilmiş. Bu rakamın ne kadar başarılı olduğunu söyleyebilmek için Mercedes-AMG SL’in 0,31 Cd’lik sürtünme katsayısına baktığımız bir fikir oluşuyor.
Dışarıdaki pürüzsüz ve akıcı çizgiler kabin içerisinde de devam ettirilmiş. Öncelik konfor olsa da ayrıntılardaki “süsler” ile alışılmadık detaylar kazandırılmış. Bunlardan biri de içerideki hatların altlarını çizen ambiyans aydınlatmaları. Bardaklıklardan konsol kenarlarına, koltuk sırtlıklarından kapı içlerine ince bir ışık çizgisi oluşturulmuş. Ferah renklerle şık görünürken, 64 renk seçeneği arasında yoğun tonlar seçildiğinde ise biraz daha alışılmışın dışında bir yaşam alanı ambiyansı oluşuyor. Malzeme ve işçilik kalitesi konusunda Mercedes kalitesinden ödün verilmeden elektrikli otomobiller arasında da referans seviyesi oluşturulmuş. Dikey bir hat çizgisi gibi görünen orta konsolda 12,8 inçlik renkli dokunmatik ekran da kullanım kolaylığı, çözünürlüğü ve sürücüye dönük yerleşimiyle fonksiyonelliğiyle birlikte ergonomisiyle de öne çıkıyor. Direksiyon simidi arkasındaki 12,3 inçlik gösterge grubu da rahat izlenebiliyor. Ancak konsol tasarımında her ne kadar akıcı bir tasarım dili kullanılsa da “uyum” konusunda eksik olduğu görülüyor.
Direksiyonu başında Mercedes için temel öğelerden olan konfor konusunun hakimiyeti bizi sarıyor. Otomobilin sessiz çalışma yapısı diğerleriyle benzer olsa da sürüşte yol, lastik ve rüzgar gürültüsü gibi kriterleri incelediğimizde Mercedes-Benz farkı ortaya çıkıyor. Kabin içerisinde gürültüden izole şekilde yolculuklar sağlanmış. Direksiyon ve süspansiyon sistemleri konfor odaklı yapıdalar. Ancak sürüş güvenliği de üst seviyede tutulmuş. Yönlendirme hassasiyeti başarılı olan direksiyon sisteminin manevralarda da beklenen konforu sağladığını söylemeliyiz. Süspansiyon sistemi de benzer beklentilere cevap verirken zeminde olan bataryaların da etkisiyle elde edilen düşük ağırlık merkezi yol tutuş konusunda otomobilin etkileyici bir yetenekte olmasına katkı sağlıyor.
Hızlanma konusunda pürüzsüz, kesintisiz şekilde ilerleyen otomobilin, hızlanma pedalına yapılan müdahaleleri dengeli şekilde karşılaması da sürüş kalitesini arttırıyor. Arka aksın üstündeki elektrik motoru arkadan itişle yol almayı sağlıyor. 292 HP’lik motor gücü ile 2355 kilogramlık boş ağırlığa sahip olan otomobil test ölçümlerinde fabrika verileriyle aynı olan 6,4 saniyelik 0-100 km/s hızlanma verisi sağladı. Spor otomobil gibi hızlanan EQE için konforlu bir sedandan spor otomobil hızlanması bekleyenleri memnun edecektir diyebiliriz. Menzil konusu da çok iddialı olan otomobilin net olarak 90,56 kWh kapasiteli bataryalarıyla fabrika verileri WLTP ölçümlerine göre 613 km’ye kadar yol alabileceği söyleniyor. Bataryalardaki enerjiyi tam olarak tüketmediğimiz için bu iddiayı doğrulayamasak da EQE için en az şarj istasyonu kullandığımız araçlardan biri olduğunu söyleyebiliriz.
Yazı: Koray Kodal
Fotoğraflar: Ersan Sezer
