Türkiye'de otomobil konusunda tüketicilerin bilgi ve algıları yönünde inanılmaz bir değişim var. Pek çok otomobil gazetecisini cebinden çıkartacak kadar bilgili, ilgili okuyuculardan, dikkatli gözlerden biliyoruz bunları. Fakat ilgimiz, bilgimiz ne kadar artarsa artsın, Türk tüketicisinin alışkanlıklarını değiştirmek zor. Mesela hâlâ sedan satın alıyoruz. Aslında bunu isteyerek yaptığımızı çok sanmıyorum, çünkü biz Türkler sıfır km otomobil alırken dahi "ikinci elde kaç para eder" sorusuyla büyümüşüz. Bu da kişisel satın alma alışkanlıklarımızda hep geleneksel olmayı fiyatı düşmeyeni tercih etmeyi öğretmiş bize. O nedenle Avrupa'da en çok tercih edilen stationlar Türkiye'de hala evin 7'nci oğlanı muamelesinde. Gelenekseliz. Siyahı, beyazı, griyi tercih ediyoruz. Çünkü ikinci elde en hızlı onlar satılıyor. Hâlbuki ateşli bir kırmızı, sarı, son trend kahverengi tercih listemize dahil olmakta güçlük çekiyor.
Stationların çektiği çilenin bir benzerini de cabriolar konusunda kendimize çektiriyoruz. Bahar mevsimi gelmiş, doğa canlanmış, siz de otomobilinizin üstünü açıp rüzgârın saçınıza değmesini istiyorsunuz, ama ülkemde otomobilin üstünü açana genelde "vay görgüsüz" şeklinde bir yaklaşım vardır. Almanya, İsviçre, Avusturya gibi ülkelerde her şeyin aksine cabriolar peynir ekmek gibi satarken, havanın en sıcak olduğu 5-10 derecelerde filmlerdeki gibi boyunlarda atkılar, güneş gözlükleriyle temiz havanın tadını çıkaran şanslı sürücüler, Türkiye'de 20 derecede aracının üstünü- açtıklarında, "daha yaz gelmedi, otomobilin üstünü aç alttan kaloriferi sonuna kadar yak" gibi söylemlere maruz kalırlar.
Kapat Onu Mahalleli Ne Der Sonra?
Geçtiğimiz günlerde cabrio bir test aracıyla evden ayrılırken, camdan bakan annemin "Kapat onu, mahalleli ne der sonra" adlı bakışını bizzat yaşadıktan sonra, bu biz Türklerin genetiğinde kodlanmış "hava atma, gösteriş yapma, komşu ne der" sonra konulu muhafazakâr yapımızın, pek çok insanı bu keyiften mahrum bıraktığını düşünüyorum. Hatta sırf "inadına" cabrio bir otomobil almayı da ciddi ciddi düşünmeye başladım. Siz siz olun tadını çıkartacağınız şeylerin keyfinizi kaçırmasına müsaade etmeyin. Ben öyle yapıyorum.
