Türkiye'deki görev süresinin ardından İtalya'ya döndünüz. Türkiye kariyerinizde nasıl bir sayfa açtı?
Andrea Pirondini: Türkiye, Pirelli için çok önemli bir pazar olmanın yanında önemli bir üretim üssü. Otomobil ve kamyon lastikleri konusunda geniş bir üretim yelpazemiz var. Ayrıca Formula 1 lastiklerinde de iyi bir rekabetteyiz. Pirelli Grubu için 50 yıldan fazla süredir çok önemli bir rol üstlenen Türkiye, benim açımdan da çok önemli. Türkiye'de hızlı büyüyen bir pazarın ve hızlı değişim gösteren beklentilere göre çalışmak, yöneticilik becerimi ve tecrübemi geliştirdi.
Türkiye'deki üst düzey yöneticilerin birçok sektörde, ülkelerinde en üst pozisyonlara geldiğini görüyoruz. Bunda Türkiye pazarının zor olması mı yoksa bir okul gibi olması mı etkili?
A.P.: Türkiye pek çok konuda bir yönetici için okul niteliğinde. Kültürel farklılıkları ve yeni motivasyonlar yaratma gücünü öğrenecek çok önemli bir yönetici okulu. Türkiye'de ortaya çıkan muhteşem bir enerji var.
Türkiye'de otomobil kullandıktan sonra İtalya'da neler hissettiniz? Türkiye'nin nelerini özlüyorsunuz?
A.P.: Türkiye'de otomobil kullanmak İtalya'dan çok da farklı değil. Aradan yıllar geçmesine rağmen, sürücülerin yolda sürekli şerit değiştirdiğini, sürekli ve nedensizce korna çaldığını ilk günkü gibi hatırlıyorum. Her durumda korna çalmak bir adet herhalde! Bugün her şey dramatik bir şekilde değişiyor. En azından İstanbul'da. Kendimi Milano'da oldukça farklı hissediyorum. Trafiği hiç ama hiç özlemedim. Fakat inanın İstanbul ve Milano'daki trafik, Moskova ile karşılaştırılamaz bile…
Avrupa'dan baktığınız zaman Türk otomotiv pazarını nasıl görüyorsunuz?
A.P.: Türk otomotiv sektörü özellikle son 10 yılda, yerel üretimde ve satış anlamında kayda değer bir büyüme yakaladı. Avrupa'daki otomobil sahiplik oranına bakıldığında, hala ciddi bir potansiyel olduğunu görüyoruz. Bu rakamlar gelecek dönemde satış adetlerine de yansıyacaktır. Avrupa'da otomobil yaşı giderek azalırken fiyatlar artıyor.
Türkiye'nin küresel anlamda, yerinde bir değişim görüyor musunuz?
A.P.: Pirelli gibi büyük şirketlerde ürün çeşitliliğini ve ürün geliştirmeye ayrı bir önem veriyoruz. Yeni pazarlar kazanmaya çalışıyoruz. Bu nedenle, Türkiye gibi önemli bir pazarda farklı coğrafyaların etkilerini de görüyoruz. Önemli zaman ve emek harcıyoruz. Türkiye'nin bizim için rolü sadece Formula 1 lastikleriyle sınırlı değil, Ortadoğu ve Avrupa'ya olan yakınlık nedeniyle, özellikle kamyon sektöründe Türkiye'nin önemi artıyor.
Pirelli'nin dünya hedeflerinde ne gibi gelişimler var? Ekonomik krizin etkileri sizce ne kadar daha devam eder?
A.P.: Uzun dönemli krizde olan veya yükselişini sürdüren ülkeler var. Avrupa'nın yoğun olarak hissettiği ekonomik kriz ortamında desteği, yeni pazarlara odaklanmakta bulduk. Çin ve Güney Amerika, bizim için hem önemli hem de gelecek vadeden pazarlar. Buralarda uzun vadeli planlarla yerimizi sağlamlaştırmak ve işimizi geliştirmek istiyoruz. Çin'in kendine has dinamikleri var. Amerika da bizim için Premium pazarlardan. Avrupalı otomobil markaları, Kuzey Amerika pazarında başarılı olmaya başladılar. Özellikle Avrupa'da çokça uygulanan müşteri odaklı hizmet, Amerika'nın da ilgisini çekti. Biz de buna uyum sağlıyoruz.
2013'ten beklentiler nedir?
A.P.: Otomotiv sektöründeki pek çok marka ve rakiplerimizin çoğu, 2013'ü bir geçiş yılı olarak görüyor. Ekonominin yavaşladığı, etkilerin tepeden tırnağa hissedildiği bir yıl. Biz de farklı pazarlarda ve ülkelerde, farklı zorluklar görüyor olsak da potansiyel pazarları bir avantaj olarak görüyor ve pozitif trendlere bakıyoruz. Özellikle de Premium segmentte! Ben dinamik bir yıl olarak görüyorum. Yani hiç ama hiç kötümser değilim.
Pirondini, Türkiye'deki görevini yürüttüğü dönemde, İzmit'teki Pirelli Lisesi'nin açılışını dönemin bakanlarıyla yapmıştı.