Spor otomobillerin sadece iki kapılı ve iki kişilik karoserlerle sunulduğu yıllar çoktan geride kaldı. Tartışmasız, Porsche onu da en iyi yapan markalardan biri. Son yıllarda hem makam otomobili hem de spor otomobil gibi hizmet verebilen modeller gözde olmaya başladı. Porsche de 2009 yılından bu yana Panamera ile dört kapılı spor otomobiller arasında mücadele ediyor, hatta pazarın hakimi denilebilir. İkinci nesil Panamera da öncüsünün başarısını tekrarlamak gibi zorlu bir görevi üstleniyor.
Polonya'da karşımıza çıktığı andan itibaren gözlerimiz Panamera'nın üzerine sabitlendi. 5049 mm'lik uzunluğa rağmen bu kadar zarif görünen bir "dev" bizi etkilemişti. 911'in ikonik arka tasarımı Panamera'ya çok iyi taşınmış. Artık eskisi gibi kambur görünmüyor. Zarif bir arka tasarım, 911'i hatırlatan zarif stop tasarımıyla iç içe geçirilmiş. Çok şık. Panamera'nın her motor seçeneğinde bagaj kapağı üstünden otomatik ya da manuel olarak yükselebilen bir spoyler bulunuyor. Tasarıma çok şık bir şekilde gizlenmiş. Ama Turbo modelinde bu spoyler başlı başına bir mühendislik harikası. 95 km/s hızda gizlendiği yerden yükselen spoyler iki kanat olarak açılıyor. Diğerlerinden daha uzun bir forma bürünüyor. 65 km/s'nin altında da tekrar yerine gizleniyor. Onu izlemek adeta bir sahne şovuna ön sıradan bilet almak gibi.
Otomobilin dışı kadar içi de oldukça şık tasarlanmış. Yeni gösterge grubu gördüklerimiz arasında en iyilerinden. Hem sürücüye yönelik tasarlanan dijital göstergeler, hem de orta konsoldaki 12,3 inçlik multimedya ekranı çok rahat takip edilebiliyor. İç mekanda malzeme ve işçilik kalitesi çok iyi seviyede. Vites konsolunda dokunmatik bir kontrol paneli yer alıyor. Kullanılırken mekanik "klik" sesleri çıkartsa da bir süre sonra alışılıyor. Her şey sürücünün elinin altına yerleştirilmiş. Multimedya ekranı ya da orta konsol üzerinden sürüş kişiselleştirme ayarları kolaylıkla kontrol edilebiliyor. Direksiyon üstündeki dairesel kumanda ile Individual, Normal, Sport ve Sport Plus modları seçilip, saniyeler içerisinde otomobilin karakteri değiştirilebiliyor. Yeni PDCC Sport dinamik şasi kontrol sistemi, benzerleri arasında hızlı çalışması ve bu kadar net etkilemesiyle göz dolduruyor.
918 Spyder ve 911 Turbo modellerinden adapte edilen arka tekerleklerde yönlendirme sistemi Panamera'ya daha iyi bir yol tutuş ve daha rahat kontrol sağlıyor. 800 km kullandığımız Panamera'nın ıslak zeminde bile tedirginlik yaratmaması ve rahat yönlendirilebilmesinde bu sistemin de etkisi var. Selefinde daha hareketli bir arka taraf bulunurken, yeni nesil çok rahat kontrol edilebilen ve yönlendirilebilen bir otomobil olarak karşımıza çıktı. Bunun için yeni PASM ve havalı süspansiyonlara da teşekkür etmeli.
Sürüş organizasyonunda üç farklı motoru çok uzun rotalarda kullandık. Her biri dört tekerlekten çekişli olsa da çoğunlukla gücü arka tekerleklere iletmeyi tercih ediyor. Bu sayede yüksek tork ön tekerleklere çok binmiyor ve yönlendirme konusunda da sürücüyü yoracak durumlar yaşanmıyor. Bir diğer ortak noktaları da 8 ileri vitesli, çift kavramalı otomatik şanzıman PDK'ya sahip olmaları.
Güç üretim karakterine göre en makulu 2,9 litre 440 HP'lik V6 biturbo benzinli motora sahip 4S'ti. Hızlı ama hırçın olmayan karakteriyle kullanım konforu en yüksek versiyon 4S'ten sonra 422 HP'lik yeni dizel motora sahip 4S Diesel ise V8 TDI'ın 850 Nm'lik ürkütücü torkuyla her gaza basışımızda bize şok yaşatmayı başardı. Midenizi sırtınıza yapıştıran bu tork çok etkileyici ama zaman zaman rahatsız edici olabiliyor. Bizi asıl etkileyen ise Turbo oldu. Kullandığım diğer iki Panamera da turbo destekliydi ama Turbo logosu en çok buna yakışıyor. Yan koltukta gözlerini kapatan biri 911 Turbo'nun içinde olduğunu düşünebilir. Gaz tepkileri inanılmaz keskin. 4S'te olduğu gibi biturbo ile gücü desteklenen Turbo'da 4S'ten farklı olarak V8'in sesi çok etkileyici. 550 HP güç ve 770 Nm'lik tork ile Turbo'nun 0-100 km/s hızlanması sadece 3,6 saniye sürüyor!
Yazı: Koray Kodal Varşova/Polanya