Aston Martin'in en ulaşılabilir modeli olarak 2005 yılında yollara çıkan Vantage artık yeni nesliyle karşımızda. En az 11 özel versiyonu üretilen ve daha önce iki motorla (V8 ve V12) motorla satılan Vantage, yeni neslinde sadece çift turbo beslemeli 4,0 lt'lik bir V8 ile üretiliyor. DB11 modeliyle tasarım anlamında bir kırılma yaşayan İngiliz marka yeni Vantage'da da iddialı ve aykırı bir yolu benimsemiş. Bir önceki nesilde zarafeti elden bırakmayan bir tasarımla gözü okşayan Vantage'ın yeni neslinde özellikle yüz yapısında alışkanlık gerektirdiğini söylemeliyiz. Ağabey DB11'den farklılaşmak adına tamponun altına kadar uzatılan abartılı büyüklükteki ön ızgara ve fazlasıyla küçük kalan farlar otomobilin yüzünde karakter eksikliğine neden olmuş.
Bununla birlikte arka bölümse otomobilin genişliğini kaplayan dalgalı ışık şeridiyle çok daha estetik. Güzelliğin göreceli olduğunu hatırlayıp biraz daha objektif konulara geçelim. Mesela motor: Mercedes-AMG GT'den tanıdığımız 510 HP gücündeki motor neredeyse sürücü ve yolcunun ayaklarının arasında yer alıyor. 1530 kg'lik kuru ağırlığın otomobil üzerindeki dağılımı çok dengeli: Yüzde 49,2 ön ve yüzde 50,8 arka.
Bu değerde ZF tarafından üretilen 8 ileri vitesli otomatik şanzımanın arka aksa yerleştirilmesi de etkili. Portekiz'deki Algarve Pisti'nde direksiyonu başına geçtiğimiz yeni Vantage'da opsiyonel olarak sunulan spor egzoz sistemi ve karbon seramik frenler de vardı. AMG'nin karakteristik marş sesini özletmeyen güçlü bir tınıyla uyanan motor, yaklaşık 4,47 metre uzunluğundaki kompakt sporcuyu Launch Control (kalkış yardımcısı) yardımıyla 3,6 saniyede 0'dan 100 km/s'ye ulaştırıyor.
İki turbo da maksimum 1,6 bar çalışma basıncına ulaştığında A6A spesifikasyonlu 295 mm'lik Pirelli P Zero lastikler sıcak asfaltla bütünleşiyor. 4,0 lt'lik motor 2000- 5000 d/d aralığında ürettiği 685 Nm maksimum torkla her an inanılmaz bir çekiş gücü sunuyor. 100 km/s sınırı aşıldı ve diji tal hız göstergesi 10'ar km/s'lik basamaklar halinde yükseliyor. DB11'den farklı olarak sürüş programları Comfort yerine Sport'tan başlıyor. Sport+ ve Track ile sürücüye daha fazla özgürlük sunulurken ESP'yi tamamen devre dışı bırakmak da mümkün. Motorun ve yürüyen aksamın birbirinden bağımsız olarak ayarlanabilmesi farklı beklentileri karşılamak adına güzel.
Pisti ve otomobili tanımak adına pistte attığımız ısınma turundan sonra biz de Vantage da hazır. Fren, dönüş ve gaz noktalarını ayarlamak çok kolay. Vektörel tork dağılımı yapabilen elektronik diferansiyel kilidinin kullanıldığı ilk Aston Martin olan Vantage gücünü yola aktarma konusunda çok başarılı. Direksiyon kimilerine fazla yumuşak gelebilir ancak yönlendirme yeteneği ve geri bildirimi başarılı.
Opsiyonel fren sistemi üst üste atılan hızlı turlarda bile performans kaybı göstermezken pedal hissi de iyi. Pistten normal trafik koşullarına çıktığımızda Vantage'ın gerçek bir sporcu olduğunu bir daha anlıyoruz.
DB11'de karşılaştığımız rahat gezinti ruhu burada mevcut değil. Neredeyse tekerlek yuvalarına çarpan yaprakları bile hissediyoruz ve V8 motor AMG GT'den daha yüksek bir uğultu yayıyor. Yaklaşık 300 km'lik yolculuğun sonunda kendimizi süspansiyon için konfor düğmesini ararken buluyoruz.