" Mazda 121'in daha yanına yaklaşırken, " ne şirin otomobil" demekten kendimizi alamadık. Hele kapıyı açıp otomobilin içine girince, o güzel döşemesiyle koltuklar adeta insanın içini ferahlatıyor.
Otomobili çalıştırdığımızda hemen düğmeleriyle oynamaya başladık. İlk çalıştırdığımız ise, 121 Funtop modelinin tipik karakteristliği olan tavan açma düğmesiydi. Otomobilin kabini boyunca katlanarak açılan yumuşak materyalli tavanı; açılırken otomatik, kapanırken düğmeye elinizle bastığınız sürece kapanıyor. Aslında bu açma kapama olayının detayları çok ince düşünülmüş. Bu işlemi tamamlar tamamlamaz dashboard'una gözümüz kaydı. Çünkü gösterge ibrelerinin gece mavisi zemini insana ferahlık veriyordu. Bu şirin otomobilde düşünülmüş bir başka ince detay daha. Yola çıkıp şehiriçi trafiğine girdiğimizde,etrafımızdaki üç dört otomobilden bir tanesi muhakkak "ne şirin otomobil"diye dönüp bakıyor. Aynı olay, yaya kaldırımında yürüyenler için de geçerli.
Bu arada unutmadan ilave etmek istiyoruz. Otomobilin arka tarafındaki 1.3i (elektronik enjeksiyon) ve 16V yazıları insana saygıdan şapkasını çıkarttırıyor. Bu küçücük otomobilde olanlar, yeni teknolojinin bir lüks olmadığını açıkca gösteriyor. İnancımız, teknolojinin üstelik yeni teknolojinin maaliyet arttırıcı değil, kazandırıcı bir etken olduğunu yaymak.Otomobilin arkasındaki yazılara ilave olarak, Çevre Bakanlığı'nın "Bu otomobil çevreye dosttur çünkü,kurşunsuz benzin kullanır" ibaresi insanın bu küçücük otomobile olan saygısını iki üç kat daha arttıyor. Motor çalıştığı zaman egzosundan çıkan gazlarla arkasındaki insanların yaşamasına hak veren otomobilleri, dergi olarak biz herkesten çok destekliyoruz. Ne mutlu ki, Mazda 121'i ithal eden Mermerler A.Ş. otomobili Türkiye'ye layık görüyor. Çünkü, bütün dünyanın kabul etmesine rağmen, elektronik enjeksiyonu Türkiye'ye layık görmeyen, karbüratörlü ve kurşunlu benzinle çalışan otomobiller ithal eden nice şirket var.
Her neyse yaramızı biraz deştikten sonra tekrar şirin Mazda'mıza dönelim.
Otomobildeki izalosyon, teknolojiyi çok iyi bilen diğer Japon otomobillerinde olduğu gibi. Artık bunu bir tartışma meselesi yapmıyoruz çünkü, Japon sanayinin uygun gördüğü normal standartlar bu.
Yolda şirin Mazda'mızla ufak seslere aldırmaksızın ilerlerken, farkında olmadan bizden çok daha büyük otomobillerle kapışmaya başladık. Arka camın ortasında yazan elektronik enjeksiyonlu 16V'lı 1300 cc'lik motor, gerçekten de otomobili M1 ve M2 grubu otomobiller kadar performanslı yapıyor. Ancak, bu kadar zevkle süratlenen otomobilin durması sırasında aynı zevki yaşayamadık. Çok sert olan frenleri, insana otomobil durmayacakmış ya da frende blokaj yapacakmış hissini veriyor.Direksiyonun duyarlılığı ise lastik ebatlarıyla orantılı olarak son derece normal. Şanzıman motora iyi akuple ve vites kolu çok rahat kullanılabiliyor. 240 bin TL kurşunsuz benzinle deposunu doldurduğumuz Mazda 121 ile 240 km kadar yol yaptık. Bu kilometreye kadar otomobil, yarım depoya yakın benzin harcadı. Son sürat olarak da uzun müddet rahatlıkla 150-160 km arasında seyir ettik. Test cihazımızla yaptığımız ölçümler sonucunda da 0-100 km/s akselerasyonu 12.9 saniye, 100-0 km/s fren ise 58 metrede 4.22 saniye değerlerini elde ettik.
Debriyaj ve fren pedalının arasındaki aşırı mesafe, otomobili açık söyleyelim daha rahat kullanmamızı sağladı. Bunun özellikle bayanlar için ayarlanmış olduğunu düşündük. Kuvvetli el freni de bu otomobili kullanan bayanlar için iyi bir avantaj.
Gerçekten de otomobil; şehiriçindeki kullanım kolaylığı,manevra kabiliyeti, sürücü güneşliğindeki ayna ve daha nice özellikleriyle daha çok bayanlar için tasarlandığını belli ediyor. Başka bir deyişle evin ikinci otomobili olarak ideal bir seçim olarak gözüken Mazda 121, küçük boyuna rağmen performansıyla rahatlıkla evin birinci otomobili olabilecek seviyede.
Koltuğa sırtımı dayadıktan sonra kafamızı da dayayarak kullanmak istediğimizde neden bilmiyoruz fazla rahat gelmedi bize. Belki de seyir halindeyken iyi koltuk ayarı yapamamızdan kaynaklanmış olabilir. Vites kolunun da kalın bir sopa gibi durması ve çok geniş yuvarlak lastik körüğüne sahip olması bize estetik açıdan zarif görünmedi.
Yolda ilerlerken Funtop'ın üstünü açıp gittiğimiz için tatlı bir serinlik yaşadık. Her ne kadar memleketimizde, uzun yollardaki üst yaya geçitlerinin altından geçerken "şu anda kafama ne düşecek" diye tereddüt ediyor olsanız da , geceleri zevkli anlar yaşayabilirsiniz. Yalnız, tentenin yarı açıkken ses yaptığını farkettik. Bir de üstü, tamamen açılabilen otomobillerdeki gibi olmadığı için, güneşlikleri kaldırıp üstünüzden gelen güneşe karşı yüzünüzü koruyamıyorsunuz. Hemen, keşke eski Peugeot'larda olduğu gibi, kabinin ön yarısına kadar ışıktan koruyucu bir önlem alınsaydı dedik.
Otomobilin havalandırma sistemine gelince; bütün Mazda, hatta tüm Japon otomobillerinde olduğu gibi mükemmel. İstediğiniz zaman dışardan gelen kirli havayı, kabinin içine almayan sistemin ne kadar önemli olduğunu insan kış aylarında daha rahat anlayabiliyor.
Bu arada tipik Japon tasarımı bagajının, kullanış esnasında dışardan göründüğü gibi küçük olmadığını açtığımız zaman görüyoruz.
Sıra fiyatına gelince biraz duraklıyoruz. Otomobilin maliyetini Mermerler kadar iyi bilemeyiz ama, Funtop'un Türkiye'deki anahtar teslim fiyatının 209 milyon TL olması bize göre satış şansı açısından bir dezavantaj. Japonlardan her tülü lüksü gören otomobil tüketicisi, ödediği parada güzel performansın yanında tabii olarak otomatik cam ve merkezi kilit arar.
Otomobilde standart olarak; halojen farlar,renkli cam,rezitanslı arka cam, arka emniyet kemeri,üç yöne açılabilen elektrikli tavan ve yatırılabilen arka koltuklar bulunuyor."