Üstün Alman teknolojisi klişesi KTM için de kullanılabilir kanımca: Neden derseniz, Mozart'ı Alman kabul ediyorsak, Avusturyalı KTM'i de böyle kabul etmek mümkün. Yani BMW'ye Beethoven dersek KTM'ye de Mozart diyerek işin içinden çıkıyorum anlayacağınız...
1290 Super Duke GT aslında 1290 Super Duke R'ın müşterilerden gelen talep ve pazar dinamiklerinin gerektirdikleri çerçevesinde biraz daha uzun yolculuklara, seyahate uygun hale getirilmiş hali. Super Duke R kadar güçlü ve safkan performans canavarı ama nispeten daha konforlu ve daha uzun menzilli.
KTM motosikletlerinin karakteristik çizgilerini Duke GT'de de görüyoruz. Keskin köşeli hatlar, akıcı ve simetrik oluşuyla agresif algıyı hat safhaya çıkarıyor. Belirgin şasi iskeleti ve motor bloğu, "naked" vurgusunu öne çıkarırken, yüksek depo mimarisi ve yanındaki karenajlar heybetini arttırıyor. Çamurluk hissi yaratacak kadar aşağı inen gaga tipi far ve yanındaki sensörlü, yatınca açılan viraj lambaları sıra dışı bir görüntü oluşturuyor.
Motor ve performansa geçmeden önce konfordan bahsedelim. Uzun boyumdan ötürü özellikle, spor, naked benzeri motosikletlerde pek rahat edemem ama 1290 Super Duke GT'de oturma ve sürüş pozisyonu açısından şaşırtıcı derecede rahattım. Ayak ve diz konumumdan anladım ki, çok uzun seyahatleri bile sorunsuz çıkarabilirim. Bacaklarımla gövdeyi çok iyi sarabildim. Bu da sportif sürüş sırasında beni rahatlattı. Seleyi özellikle belirtmeliyim, bu kadar rahat bir sele olmasını beklemiyordum. İyi sürüş pozisyonu ve iyi sele birleşimi GT sıfatının hakkını veriyor, "yollar bitmesin" dedirtiyor. Sadece uzun boylulara özel bir handikap söyleyebilirim, ki ben yaşadım, hafif öne eğimli oturunca gidona binen üst beden ağırlığımdan ötürü bileklerim zaman zaman zorlandı. Gidon açıları ve ara aparatlar kullanarak bu durum nispeten aşılabilir. "Naked" bazlı bir tasarımda rüzgardan kurtuluş yoktur ama KTM çok kolay ayarlanabilir ön camla iyi bir çözüm bulmuş. Manuel şekilde yükselttiğinizde tatmin edici bir konfora ulaşıyorsunuz. Aynalar harika değil ama titreşimsiz ve iyi bir açıyla iş görüyor.
1301 cc'lik V2, Duke GT'nin yaşam kaynağı. Tam 173 HP güç üretiyor. Kulağa biraz ürkütücü geliyor değil mi? Gerçekten de motosikletin ivmelenme kabiliyeti korkunç diyebileceğim boyutta. 4000-5000 devir aralağında davullar zurnalar çalmaya başlıyor, 7000'lerde mehter takımı sahne alıyor ve 10 bin gibi hücum marşı çınlamaya başlıyor kulaklarınızda. Ancak bu periyotlar başından sonuna kadar birbiriyle iç içe ve kesintisiz. Her şey çok hızlı, akıcı gelişiyor. 2 silindirli, 8 supaplı motorun çalışma ritmi ve sesi kendine has... Şanzıman geçişleri de bu sportifliğe, akıcılığı ve hızıyla ayak uyduruyor. Debriyaj kullanmadan geçen vites, seri devir yükselmelerinde sorunsuz ve rahat. Motosikletin ağırlığı da burada bir etken elbette, şimdi sıkı durun: 1300 cc'lik bu motosikletin yakıtsız ağırlığı tam 205 kg! Depo kapasitesi ise 23 lt. Bu şartlarda kilo başına 0,84 HP gibi anormal bir güç/ağırlık oranı ortaya çıkıyor.
Super Duke GT hiç de kontrolsüz veya ürkütücü değil. Hafifliğini sürerken hissediyorsunuz, sanki bisiklet sürermiş gibi bir his veriyor. Yavaş sürüşlerde çok dengeli ve kolay kontrol edilerek sürücüsünü zorlamıyor. Şehir içinde tabir yerindeyse sanki scooter gibi. Yavaş ve sert manevralarda kısa gidon dönüş açısına alışmak lazım, çünkü bir anda gidon, dönüşü beklenenden erken kesiyor.
Motor karakteristiği şehir içinde biraz problemli. Alt devirleri hiç sevmiyor. 3000 devir altında stop edecekmiş gibi, hatta silkeliyor hafifçe. Zaten 144 Nm'lik maksimum torkunu da 6750 devirde veriyor. Bu durum yavaş ve trafikli sürüşlerde biraz huzursuz olmasına neden oluyor. Düşük vitesleri, hatta birinci vitesi sık sık tercih etmek zorunda kalıyorsunuz.
Elektronik sürüş modları üç tane: "Spor", "Cadde" ve "Yağmur". Bu seçeneklere göre gaz tepkileri değişiyor. Aslında genel olarak gaz tepkileri çok hassas ama kontrollü. Çekiş kontrol sistemiyle birlikte sürücüsünü, şuursuz güç bindirmelerine ve şasi hareketlerine maruz bırakmıyor. Elektronik sistemler her desteği kıvamında ve olabildiğince çaktırmadan yapıyor. Maharet de burada aslında... Super Duke GT gazlayarak aştığınız güzel yollarda ise tam anlamıyla "yılan" tabirini hak ediyor diyebilirim. Yavaş sürüşlerdeki dengesini süratli virajlarda da hiç bozmuyor. Yatarken sürücüsüne verdiği his "Sen merak etme rahat rahat döneceğiz!" şeklinde...
Viraj içinde ani gaz açmalarda yenilenmiş krank teknolojisinin de etkisiyle yumuşak bir güç aktarımı sağlıyor. Süspansiyon "Semi- Aktif " adı verilen elektronik sistem sayesinde otomatik olarak yol şartlarına göre ayarlarını değiştirerek amaca uygun sürüşe hizmet ediyor. Sönümleme temposunu siz yine ayarlardan, konfor, cadde ve spor olarak ayarlayabiliyorsunuz. Özellikle dar-kısa virajlarda atletik kabiliyetini gösteriyor, mühendisliğiyle hataları tolore ediyor. Frenlerden şöyle bahsedelim yeterli olur; öyle bir duruyor ki siz gidersiniz o durur!
Ehlileştirilmiş safkan bir kızılderili atına sahip olmak istiyorsanız KTM Super Duke GT tam isabet. Ama bu atların yem maliyetleri genelde yüksek oluyor. Misafirimiz ortalama 13 lt civarında yakıt tüketti. Elbette benim deneme amaçlı aşırı sıkıştırmalarımı da hesaba katmak gerek; lakin çok da aşağı düşeceğini sanmıyorum.
Yazı: Koray Muratoğlu Fotoğraflar: Ersan Sezer