Tarkan'ın bir şarkısı vardı; "Öp öp öp öp doyamadım" diye. Ben de BMW S 1000 XR için bir "aranjman" yaparak şarkı sözlerini "Sür sür sür sür doyamadım!" şeklinde değiştirmek isterim... Çünkü durum tam anlamıyla bu cümle ile özetlenebilir. Akşam yatağa girince aklıma düşen şey şu oluyordu: "Sabah olsa da çıkıp binsem". İşte bunları bireştirince yekten şunu söyleyebiliyorum; kullanmaktan böylesine keyif aldığım ender motosikletlerden biri BMW S 1000 XR.
Peki, diyeceksiniz ki bu makinanın sürüşünü neden bu kadar sevdin? Öncelikle çok rahat bir oturma pozisyonu var. Motosiklet, diz, bacaklar, sırt ve kollara son derece ergonomik bir duruş imkanı veriyor. Fiziksel yapı farkına göre handikap olacak şeyler de var; mesela gidon biraz uzakta kalabilir kollarınız kısaysa. Ama çeşitli ayarlar ve parça ekleyerek bu sorunu aşabilirsiniz. Ben uzun kollu bir sürücü olarak ideali buldum. Ama yavaş sert manevralarda gidonu hızlı ve uzun kol hareketleriyle kullanmak zorundasınız; o zaman daha dengeli ve istediğiniz hamleyi alabiliyorsunuz. Bir diğer konu, yakıt dahil 228 kg ağırlığıyla, yüksekliğini ve kalıbını birleştirince insanın biraz gözü korkuyor. Ama kazın ayağı öyle değil, o kadar dengeli bir motor ki, trafikte aralarda vs son derece rahat kullanılıyor. Ayaklarınızı yere koyana kadar scooter edası var diyebilirim. Hatta durunca bile 3-4 saniye ayağını indirmeyi gerektirmeden dengede bekliyor. Ama ayağı yere basınca ağırlığı ve cüssesi "Ben varım" diyor. Yeri gelmişken, arkada oturan için de rahat bir pozisyon ve sele var. 1200 GS ile arkamda uzun süre seyahat eden eşim S 1000 XR'a tam not verdi.
Devam edelim neden çok sevdiğime; S 1000 XR inanılmaz dinamik bir motosiklet; yani çok güçlü ve harika bir motor-şanzıman kombinasyonuna sahip. 160 HP güç o kadar etkileyci ki, spor bir motosiklet kullanıyor hissini veriyor. Ama bir o kadar da ehlileştirilmiş bir güç. Yani gazı açtığınızda korkunç şasi hareketleri, kontrol yoksunluğu hissi yok. Elbette burada elektronik kontrol sistemlerinin de payı var. Fakat iyi çalışıyor olmalarını özellikle belirtmeliyiz.
Bu motor aslında Sport Touring olarak geçiyor. Yani hem hızlı ama hem de rahat oturarak uzun yolculuklar yapabileceğiniz, yüksek bir makina. Ama ben tabiri değiştiriyorum "Touring Sport" diyorum. Sürüş olarak yüksekliğine rağmen sanki "racing" sınıf gibi kabiliyetli. Biraz da vücudunuzu kullanmayı denerseniz, ne kadar atletik, kıvrak olduğuna inanamayacaksınız. Güç olarak zaten kağıt üzerinde bile her şey ortada. Gaz kolu oldukça hassas, ama bunu anlık aşırılıklar yapıyor olarak yorumlamayın, bilakis elinizdeki gücü dengeli kullanmanıza yardımcı oluyor. Viraj içinde mesela ince ayarlı gaz açmaları çok kolay yapıyorsunuz.
Tork 9250 devirde 112 Nm ile maksimum değere ulaşıyor. Fakat buralara çıkmadan torkla tanışıklığınız başlıyor ve alt devirlerde de kendini fazlasıyla gösteriyor. 1500 devirde bile son derece akıcı ileri giden bir motosiklet sürüyorsunuz. Bu tork yeteneği S 1000 XR'ı neredeyse otomatik şanzımanlı gibi kullanmanızı sağlıyor. Trafikte 3'üncü vitesle neredeyse durma noktasındayken bile vites küçültmeden veya debriyajı kullanmadan gaz hareketleriyle ilerliyorsunuz. Veya 6'ıncı viteste düşük hızlarda vites düşürmeye mahal vermiyor, 4000 devirde misiniz, gazlayın bir anda şahlanıyor. İşte bu yetenekler motorun sürüş keyfini hat safhaya çıkarıyor, tabii ki kolaylığını da... Peki, devir 8-10 bin bandına geldiğinde ne oluyor? Açıklayalım; sizi zevkten bırakın dört köşeyi, 12 köşe yapan bir ivmelenme başlıyor. Ama dediğim gibi akıcı ve dengeli. Bu devir bandını aşınca flaş gibi yanan büyük beyaz "Vites değiştirme" ışığı da ayrı bir hava veriyor insana. Bu arada "Quick Shift" vites sistemi sayesinde bir F1 aracı gibi hızlı ve net vites değiştirmeleri tam gaz giderken bile yapabiliyor. Arada çıkan "bap, gup" sesler de eşantiyon... S 1000 XR'da ağabeyi S1000 RR'dan safkan performans izleri bulmak çok kolay. Zaten aynı olan motor bloğu 198 HP'den 160 HP'ye çekilerek biraz ehlileştirilmiş!..
S 1000 XR süspansiyonlarıyla "spor" vurgusunu hissettiriyor, sert olduğu tartışmasız. Peki, bu konfora nasıl etki ediyor? Başarılı bir süspansiyon teknolojisi olduğu için uzun kapanma ve geri tepmelerde sele üzerinde bir rahatsızlık yaratmadığı gibi rahat da hissettiriyor. Ama kısa darbelerde konfordan feragat ediyor.
Virajlarda motosikleti iyi tanımanız gerekli, sportif sürüş ve şasi mühendisliği gerçekten tartışılmaz ama "racing" motosiklet gibi kullanırken yüksekliğinden ötürü yatarken nispeten tedirgin olabilirsiniz. Ben zamanla karakterini anlayarak limitlerinin tahmin edilenden yukarıda, fakat yine de bir yarış motosikleti gibi olmadığını anladım, dikkat etmekte fayda var. Frenler için söylenecek çok şey yok; çok iyi duruyor. Özellikle bozuk yollarda sert frenlerle şasisinin dengesini denedim; geçer not alıyor. Fren-şasi ilişkisi viraj içi frenlerde de çok iyi. Sadece arka freni kullandığınızda daha iyi bir verim beklerdim. Yakıt tüketimiyse kullandığım süre boyunca 6,5 lt/100 km civarında oldu. Bu tamamen karma bir sürüştü, hem gazladım hem de sakin kullandım. Bence bu tip bir makina için gayet iyi. Geçen ay KTM için Mozart'ın motosikleti demiştim; S 1000 XR için de Beethoven'in motosikleti dersem tam olur...
Yazı: Koray Muratoğlu Fotoğraflar: Ersan Sezer