Hem çene cerrahısın hem de müzisyensin. İki meslek de birbirinden zorlu ve teki dahi bir insanın bütün hayatını kaplayacak boyutta. Bu iki meslek arasında nasıl bağ kuruyorsun? İkisine birden yetişmek zor olmuyor mu?
Ben 5 yaşımdan itibaren hem diş hekimi hem de müzisyen olmaya karar verdim ve hayatım boyunca da hiç fikir değiştirmedim. Çok şanslı bir insanım amacıma ulaştım. 5 yaşında piyano dersi almaya başlamamın müzikle tanışmama sebep olduğunu söylemem mümkün. İki meslek de aslında birbirine çok yakın. İkisinde de insanlara bir şeyler veriyorsun. Cerrahlıkta insanların patolojik rahatsızlıklarından duydukları sıkıntıları giderirken, müzikle de insanların ruhlarına hitap ediyorsun. Ben hekimlikteki stresimi müzikle atıyorum, müzikte yaşadığım stresi de hekimlikle atıyorum. İkisine birden yetişmek için biraz daha az uyuyorum.
Albüm serüveniniz aslında Anadolu Rock, protest tarz arasında bir anlayışla başladı. İlk çıktığınızda ses renginizden ötürü yeni Ahmet Kaya diye tanımlayanlar da oldu. Siz çıkışınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında protest bir yapım var. Zaten bu rock müziğin doğasında var. Ben 17 sene rock müzik yapmışımdır. İlk albüm kendi kendime söz verdiğim bir albümdü. Bu ülkenin aydınlık insanları için bir tür adamaydı. Söylemek istediklerimi, vermek istediğim mesajları ilettiğim bir albümdü. Uğur Mumcu'ya ithaf ettiğim bir albümdür. Asıl müzik tarzım olmamasına rağmen büyük keyif alarak yaptığım bir albümdü. Evet o dönemde Nişantaşılı Ahmet Kaya diye de anıldığım oldu. Ancak ben ne Ahmet Kaya'yım ne de başka biri. Ben Türkiye'nin Mişası'yım. Devamında süren albümlerinde 4'üncü albümüme kadar hep asıl tarzım olan rock müzik yapmayı tercih ettim. Aslında bizim yaptığımız Brit Rock'tır. Ama benim sonsuz Aşık Mahzun-i Şerif hayranlığım çok zaman müziğime de yansıyor.
Musevi kökenlisin. Musevilerin çok ciddi bir etnik müzik kökeni var. Balkan müziklerini andıran, coşkulu keyifli bir müzik tarzından bahsediyoruz. Sen hiç bu tür bir müzik yapmayı düşündün mü?
Çok ciddi, çok keyifli bir müzikten bahsediyoruz. Balkanlar'dan Osmanlı'dan fazlasıyla etkilenmiş önemli kökü olan bir müzik. Ben 17 sene kadar İngiltere'de yaşadığım için maalesef bu konuya vakıf değilim. Ama ben ikinci albümümde Sürgün isimli bir parçayı seslendirmiştim. O parçayı Selda Bağcan söylememi istemişti. Ben çok beğendiğimi söyleyince aslında parçanın müziğinin Musevi türküsü olduğunu kendisinin üzerine söz yazdığını söyleyince oldukça şaşırmıştım. Yani farkında olmadan böyle küçük bir deneme söz konusu olsa da Musevi müziği hiç yapmadım. Çok hakim olmadığım bir konu olmadığı için de yapmayı pek düşünmedim. Ancak günün birinde derinlemesine bir araştırma yapmam halinde neden olmasın.
Otomobiller konusunda biraz da amcanızdan kaynaklanan önemli bir geçmişiniz var. Otomobilleri çok sevdiğinizi biliyoruz.
Davut amcam Türkiye otomotiv sektörünün gelişmesinde çok çok önemli bir isim. İtalya'da önce Alfa Romeo sonrasında Fiat'ta çalıştıktan sonra Türkiye'ye gelip Tofaş'ın kurucuları arasında yer almış biri. Ben çok küçükken ilk Anadol'un lansman toplantılarından fotoğraflar gösterir Türkiye'nin otomotiv serüvenini anlatırdı. Çok küçük yaşta otomobille tanıştım ve kullanmayı öğrendim. Amcam bana İtalya'dan aynı zamanda çok ciddi bir katalog ve fotoğraf albümleri koleksiyonu da hediye etti. Yani küçük yaşta kısa zamanda otomobil benim için tutku haline geldi. Öte yandan ailem sık sık yurtdışına gittiği için benim model ve oyuncak otomobil merakımı bildiklerinden sürekli model otomobil getirirlerdi. O otomobiller hakkında kısa zamanda bilgiler toplar, hakkında detaylı araştırmalar yapardım. Yüzlerce model otomobil vardı çocukken, bu tutkum hiç sönmedi ve bu hobimi halen sürdürüyorum.
Peki sen hangi otomobili kullanıyorsun?
İlk otomobilim Alfa Romeo Sprint'ti. 2.800 cc hacme sahipti. O otomobilin motor sesi bana büyük haz veriyordu. Otomobil kullanmayı aslında İngiltere'de öğrendim. Sağdan direksiyonlu, soldan trafiğin aktığı bir sistemden sonra Türkiye'de biraz zorlandım. Çok değişik otomobilim oldu. Her İngilitere'de yaşayan genç gibi MINI Cooper'ım oldu. Şu anda SUV kullanmayı çok seviyorum. Sanki kendimi daha güçlü hissetmeme neden oluyor. Yüksek ve büyük olması bana daha keyif veriyor. Şu anda Chevrolet Captiva kullanıyorum. Çok keyifli bir otomobil, çok zevk alarak kullanıyorum. Ama tabii ki çok dezavantajları da var. Park yeri bulmaktan, İstanbul'un dar sokaklarından ilerlemeye kadar. Çok yakın zamanda kafama uyan bir hibrid otomobil almayı düşünüyorum. Daha önce yurtdışında Toyota Prius kullandım ve çok keyif aldım. Hem çevreci hem de sürüşü çok keyifliydi. Üstelik motorun sesini neredeyse hiç duymuyorsunuz.
Türkiye'de çok ciddi bir trafik terörü söz konusu. Bu sorunla ilgili bir mesaj vermek ister misin?
Ben sanıyorum İngiltere'de tam anlamıyla otomobil kullanmayı öğrendiğim için çok ciddi bir disiplinle otomobil kullanıyorum. Zaten çok hızlı otomobil kullanmam. Trafik kurallarına da gereğinden fazla hatta dostlarımın dalga geçeceği kadar fazla riayet ederim. Türkiye'deki soruna gelince biraz eğitim, biraz bilinç biraz da hoşgörüyle bu sorunu kısa sürede atlatabileceğimizi ve insanların zarar görmesini engelleyebileceğimizi düşünüyorum.
Yazı: Sercan Çalbak
Haberler
Mişa
Müzik kariyerinde 17 yılı geride bırakan ve sonbaharda 5’inci albümünü çıkartmaya hazırlanan Mişa ile müzik kariyerini ve otomobiller hakkındaki düşüncelerini konuştuk.
- 18 Ağustos 2010
Etiketler:
Otomobil dünyasının en güvenilir bilgi kaynağı
Otomobil dünyasındaki tüm önemli gelişmeleri, doğru ve tarafsız şekilde okura ulaştıran otohaber dergisi yılda 12 sayı çıkan tek otomotiv dergisidir. Yıl boyunca çıkardığı birçok ek yayınla otomobil dünyasına dair her konuda okuruna zengin bir içerik sunar. Elektrikli ve hibrit otomobillerden safkan spor otomobillere, klasik ve antika taşıtlardan SUV ve crossoverlara uzanan zengin bir özel yayın çeşitliliği sunan otohaber dergisi ayrıca yıl boyunca gerçekleştirdiği test ve karşılaştırmaları da Test Yıllığı dergisinde bir araya topluyor.
e-Bülten aboneliğimize kayıt olmak için e-posta adresinizi giriniz.