Gelin yakın geçmişe kısa bir zaman yolculuğa çıkalım. Takvimler 2003 yılını gösterirken Mercedes-Benz'in yapımcılığını, Michael Fink'in ise yönetmenliğini yaptığı CLS filmi, otomobil dünyasında yeni bir türün öncülüğünü yapmıştı. Birinci nesil CLK'nın da tasarımcılığını yapan Fink, CLS'de coupe ve sedan kavramını aynı bedende buluşturup, sonrasında pek çok markanın da takip edeceği bir yolun kapılarını açmıştı.

Döneminin E Serisi platformunda üretilen CLS Serisi, alçak ve eğimli tavanı, çerçevesiz kapıları, uzun motor kaputu ve kısa bagaj kapağıyla klasik coupe özellikleri gösterirken, arka kapıları, geniş bagajı ve göreceli de olsa geniş iç mekanıyla üst sınıf sedan tanımına uyuyordu. CLS'de sunulan kombinasyon tüketicilerin o kadar hoşuna gitmişti ki, insanlar aynı platformun ve motorun kullanıldığı eş bir E Serisi'ne göre yaklaşık yüzde 30'luk bir fark vermekten geri kalmadılar ve 4 kapılı coupe kayda değer bir satış başarısı elde etmişti. Zaman yolcuğuna son verip bugüne döndüğümüzde takvimler 2010 yılını gösteriyor. Ve bu bile, 2002 yılında yollara çıkan bir otomobilin platformunda üretilen birinci nesil CLS'nin vaktinin artık dolması için yeterli bir sebep. 2010 Paris Otomobil Fuarı'nda tanıtılacak olan ikinci nesil CLS Serisi, selefi nin 4 kapılı coupe tarzını Mercedes-Benz'in yeni tasarım felsefesiyle birleştirecek.

Bunun ilk izlerini aracın yüzünde görmek mümkün. Çamurluklara doğru kıvrılan farlar bir şekilde birinci nesil CLS'nin yadigarı olarak kabul edilebilirken, SLS AMG'yi hatırlatan çıkıntılı burun yapısı ve ön ızgara yeni akımın en önemli izleri arasında yer alıyor. Kıvrımlı farlarla ilgili olarak unutulmaması gereken çok önemli bir detay da 71 LED'den oluşan tam LED'li farlar. Bu tip bir far seri üretim bir Mercedes-Benz modelinde ilk kez CLS'de kullanılacak. Elbette opsiyonel olarak!

Geriye doğru alçalan tavanıyla selefi ni selamlayan yeni CLS'de arka çamurluktaki bombenin bir benzeri ilk kez güncel E Serisi'nde karşımıza çıkmıştı. Bununla birlikte karoserde kullanılan katlar ve dalgalar bir Mercedes-Benz için alışılmadık derecede fazla ve iddialı. Eğimli bagaj kapağı da selef modelden miras alınmış bir detayken, üçgen stopların yerini badem formlu LED'li stoplar alıyor. İç mekanında Mercedes-Benz'in güncel E Serisi ile başlattığı tasarım anlayışını yansıtan yeni CLS'de ilk dikkati çeken basit ve net kokpit tasarımı oluyor. Yeni gösterge tablosunda artık büyük analog saat kullanılmazken, bunun yerine ön konsolda S Serisi'ni hatırlatan küçük dikdörtgen bir saate yer verilmiş. Dik ve köşeli çizgilerin kullanıldığı kokpit renk ve malzeme seçimiyle en azından E Serisi'nden tanıdığımız yüksek kalitenin bir garantisini sunsa da, insan Mercedes-Benz'in en ayrıcalıklı modellerinden biri olan CLS Serisi'nin ikinci neslinde daha duygusal ve farklı birtasarımı da aramıyor değil. Yine de Mercedes-Benz tasarımcılarının iç mekanda sundukları farklı ahşap ve metal kaplama alternatifleri ve değişik döşeme seçenekleriyle kişiselleştirme imkanları da zengin tutulmuş. Şerit takip asistanı, kör nokta uyarı sistemi, yorgunluk sensörü gibi E Serisi'nden tanıdığımız güvenlik donanımlarını da bünyesinde barındıracak olan yeni CLS'de selefiNde olduğu gibi bağımsız arka koltuklara yer veriliyor. Avrupa pazarında Ocak 2011'den
itibaren teslimatı başlayacak olan yeni CLS'nin Türkiye'deki satışı ise yeni yılın ilk çeyreğinde başlayacak.

Türkiye pazarında ilk etapta 265 HP gücündeki dizel 350 CDI versiyonuyla satışa sunulacak olan ikinci nesil CLS'de motor yelpazesi 204 HP gücündeki 250 CDI'dan başlayarak 8 silindirli CLS 500'e kadar uzanacak. 2011'in ikinci yarısında aileye katılacak olan CLS 63 AMG ile performans tutkunları tatmin edilecek. Yeni CLS Serisi'nin performans, boyut ve donanım gibi kapsamlı detayları 2010 Paris Otomobil Fuarı ile birlikte açıklanacak. Premium segmentte uzun süredir tek başına at koşturan CLS Serisi kısa bir süre önce tanıtılan Audi A7 Sportback ile kıran kırana bir rekabete girmeye hazırlanırken, BMW'nin 2010 Pekin Otomobil Fuarı'nda tanıttığı Gran Coupe konsepti de yakın gelecekte lüks coupe-sedan sınıfında üçlü bir rekabetin yaşanacağının müjdesini veriyor.