Müzenin yerinin değiştirilme fikri nasıl gelişti?
Cengiz Artam: Eski yerimizde artık barınamaz hale gelmiştik. Orası adeta bize yetmez oldu. Bu nedenle birkaç yıldır böyle bir yer arıyorduk. Tavanı yüksek, otomobillerin sergilenmesi için alan bol. Türkiye'de tamamen müze olarak tasarlanmış, merkezi bir yer yoktu. Biz de burayı bulduk. Şehir dışında yapmak istemedik ki insanlar gelebilsin. Otomobillerin depolarda durmasına gönlüm razı gelmedi. Temizleyip sergilemeye başladık.
Marka marka, ülke ülke sergileriniz olacak mı?
Artam: Evet, şu anda başlangıç aşamasındayız. Otomobilleri marka marka koyalım istedik. Yaşayan ve yaşamayan markalar var. İlk olarak Ferrari, Maserati ve Lancia'larla başlıyoruz.
Koleksiyonerliğe gönül vermiş bir otomobilcisiniz. "Bu işi Türkiye'de değil de yurtdışında yapsaydım farklı olurdu" dediğiniz olur mu?
Artam: Tabii ki... Bir kere koleksiyon değeri olan otomobilleri Türkiye'de bulmak çok zor. Gelenlerin büyük kısmı ithal. Türkiye'den aldıklarımız, belki toplam 10 adedi geçmez. Değerli olanlar o kadar az ki hemen toplandı gitti. Klasik kültürümüz de az!
Maddi imkanlarla mı alakalı yoksa sevmiyor muyuz?
Artam: Tamamen maddiyatla ilgili. Bangladeş'e de gidin, orada da yok. Genç bir ülke olduğumuz için yerleşmiş, eski aile kültürümüz yok. Mesela Fransa'daki arkadaşlarımla konuşuyorum; "Bu ne güzel bir otomobil" diyorum. "Dedemin otomobili, 400 yıldır aynı evde oturuyoruz" diyor. Yani eski aileler, dedelerden kalanlar, işte bunlar klasik oluyor. Bizde 50 senedir aynı evde oturan aile sayısı bile azdır.
Koleksiyonunuzun en nadide parçası hangisi? Genelde hangi otomobili kullanırsınız?
Artam: Aslında öyle bir şey yok, hepsinin ayrı bir yaşanmışlığı var. Ben, genelde restore ettiğim otomobilleri kullanırım. Onları kullanmaktan çok hoşlanırım.
Böyle bir koleksiyonun maliyeti nedir?
Artam: Bunu hesaplamanın imkanı yok. Biz, 25 yıldır bunu toparlamak için uğraşıyoruz. Bunun üzerindeki emeğin fiyatı yok. Ciddi mesai harcıyoruz.
Son 20 yılda "öldü" dediğiniz, ya da "kimliği bozuldu" dediğiniz marka var mı?
Artam: Mesela Volvo Çinli oldu. Marka imajı bozulmaz mı? MINI artık İngiliz mi? Tabii ki bu markalara binersin, kullanırsın ama İsveçli Volvo, İngiliz MINI olarak binmezsin!
Şu anda Ferrari'leri sergiliyorsunuz. Mesela F12berlinetta'yı göz önüne aldığınızda, neler söylersiniz?
Artam: Eskiler çok farklıydı. Otomobiller artık git gide birbirine benzemeye başladı. Ortak platformlarla birlikte neredeyse hepsi aynı. Logolar farklı. Otomobillerin eskisi gibi ruhu kalmadı. Onlar artık ulaşım aracı oldu. Kullandığım bir Chrysler vardı, adı artık Lancia olmuş çok şaşırdım!
Peki tekrar My Museum'a döndüğümüz zaman, buraya otomobil tutkunlarını nasıl çekmeyi planlıyorsunuz? Fiyatlar nasıl olacak?
Artam: 10 TL'lik bir giriş ücreti olacak. Otomobil tutkunlarını buraya çekecek pek çok aktivite planlıyoruz. İnsanlar buraya gelip hem otomobillerle buluşacaklar hem de güzel vakit geçirecekler. Asıl amacımız bu. Yabancıların buraya gelip ziyaret edeceğini düşünüyoruz. Türkiye'de böyle bir otomobil koleksiyonunu olduğunu görünce şaşıracaklar. İyi bir tanıtım olacağını düşünüyoruz. Pazartesi ve Salı hariç tüm günler, sabah 10:00'dan-19:00'a kadar açık olacak.
Motorsporları tarafında hala faal bir sporcusunuz. Türkiye'deki durumu nasıl görüyorsunuz?
Artam: Lokal yerler dışında Türkiye'de her şey sessiz. İzmir özellikle çok iyi, pist yarışları çok kalabalık geçiyor. Destek almadan bu kadar ilgi çekebilmek bir başarı. Bu yıl işlerim yoğundu. Türkiye'nin tek F1 pilotuyum. Bu yıl otomobilimle yarışmak istiyorum. Londra'da duruyor otomobilim. Hazırlanması lazım. Ocak ayından itibaren sıkı bir tempoya girip Monte Carlo Rallisi'ne de tekrar girmek istiyorum. Ama bundan böyle çok özel bir etkinlik olmadığı takdirde Türkiye'de yarışmam.
Yazı: Volkan Demirkuşak
Fotoğraf: Mahmut Ali Özyön
Ferrari Dino
"Eski otomobiller çok farklıydı, onların ruhu vardı. Şimdilerde artık ulaşım aracı oldular. Kullandığım Chrysler vardı, adı artık Lancia olmuş, çok şaşırdım!"
Sergilenen ilk seride Maserati modelleri de var.