İstanbul'da 5 yıl oldu hizmet veriyorsunuz. Çok yakınınızda yine Volkswagen Grubu'na ait başka bayiler de var. Ancak görülüyor ki siz de iş hacminizi hızla büyütüyorsunuz. Geçen bu 5 yıllık süreci bize değerlendirebilir misiniz?
Bakırköy, Yenibosna, Sultançiftliği üçgenine bir de bizim katılmamız, hem bizi hem de diğer bayi dostlarımızı da zora soktu. Geçen süreçte biz her yıl satış adetlerimizi ve marka içindeki pazar payımızı da arttırarak yola devam ettik. Bu bizim bir yandan da başarımızı zaten rakamlarla ortaya koyuyor. Bu başarı tabii ki çok iyi bir rekabetten geçiyor. Müşteriye iyi hizmet vermekten, deneyimli kadroya kadar pek çok detay var. Tabii bu işin altında çok ciddi bir emek var. Bu kadar eski satıcının içerisinde kendimizi konumlandırmamız pek de kolay değil. Bölgesel olarak ticari araç satışına uygun bir noktada avantajlıyız. Binek araçta ticariye nazaran biraz zayıf kalıyoruz. Ama bunu da filo satışına ağırlık vermek gibi farklı yöntemlerle kapatmaya çalışıyoruz. Ama bizim halen perakende binekte müşteriyi buraya getirmek konusunda yol almamız gerekiyor.
Burada grubun diğer markaları Seat ve Audi'nin de satışını yapıyorsunuz. Böyle bir operasyonun içinde olmak sizin için herhalde ekstra iş yükü de getiriyordur. Üç markayı birden satmak sizin için avantaj mı yoksa dezavantaj mı?
Aslında olayın tamamına bakarsanız avantaj sağlıyor. Bizim grubumuzun kendi içinde sinerji yaratmasına neden oluyor. Ama işin yönetilmesi anlamında bakarsanız tabii ki zorlu bir süreç yaşanıyor. Volkswagen'in binek ve ticarisi ile, Seat ve Audi'yi topladığınızda 4 farklı markayı temsil etmiş oluyorsunuz. Ayrı ekiplerle oluyor bu işler tabii ve doğal olarak yoruluyoruz açıkçası ama bence bu avantaj.
Anlaşıldığı kadarıyla Volkswagen tarafında özellikle ticaride işler yolunda gidiyor. Peki Seat ve Audi'de durum nedir? Sonuçta Esenler/Bağcılar gibi gelir seviyesi çok da yüksek olmayan bir bölgede faaliyet gösteriyorsunuz. Audi gibi premium bir markayı satmak zor olmuyor mu sizin için?
Seat'ta şu anda Türkiye'ninen çok satan ilk 3 bayisi içerisindeyiz. Hatta Seat'ta çok büyük bir gelişim kaydediyoruz. Markanın da bir çıkışı mevcut ve biz de o çıkışı sürdürüyoruz burada. Audi tarafında ise markanın zaten 3-4 yılda ciddi bir yükselişi var ve bu gelecekte de devam edecek. Şunu unutmamak gerekir; biz yalnızca bulunduğumuz bölge ile sınırlı kalmıyoruz. İstanbul'un her noktasında muhtelif pazarlama faaliyetlerimizle potansiyel müşterilerimizi buraya çekmeye çalışıyoruz. Test araçlarımızla ayaklarına gidiyoruz. Mesela Tuzla'ya kalkıp test aracı götürüyoruz. Bu bölgede Audi satılır, satılmaz gibi algı içinde değiliz. Audi konusunda gerekli çıkış ivmesini yakaladığımızı düşünüyorum.
Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği'nin bir önceki başkanı Tarık Taşar ile yaptığımız söyleşide böylesine dev plazalarda hizmet vermenin bayiler için pek de faydalı olmadığını belirtmişti. Özellikle Türkiye'de güçlü faaliyetleri olmayan ya da az ürünle temsil edilen markaların da dev plaza beklentilerinin olduğundan ve bu durumun bayileri zorladığından bahsetmişti. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tarık Bey'in söylediğinde haklılık payı var. Yapılan yatırımların geri dönüşü 10-15 yılı buluyor. Bence bu işi yapmanın en iyi yolu, birkaç markayı aynı anda aynı çatı altında satabilmek. Biraz önce bahsettiğimiz gibi sinerji konusu burada gündeme geliyor.
Faaliyetlerinizin bir çoğu ortak yürüyor. Son dönemde bazı bayi grupları büyüyerek başka markalarla ya da aynı markanın başka bölgelerinde bayiler açarak faaliyet göstermeye başladı. Sizin bu tür bir hedefiniz var mı?
Doğuş Grubu'na bakınca zaten bizim temsil ettiğimiz markalar dışında Porsche, Scania, Bentley gibi markalar Türkiye'de temsil ediliyor. Belki yakında Skoda da söz konusu olabilir. Büyüme söz konusu olursa Doğuş Grubu markalarıyla bir eklenme olabilir. Yeni yer konusunda da zamanın ne getireceğini bilemeyiz ama bizim ilk önceliğimiz buradaki işimize yoğunlaşmak. Biz daha yolun yarısına geldiğimizi düşünüyoruz. Kat etmemiz gereken bir yol var. Belki burada belli bir büyümeden sonra o tür bir hamle yapabiliriz.
Sektörün fiyat rekabeti dışında satış sonrası hizmetler konusunda eksikleri olduğu ve bu konuda da çalışmalar yaparak rekabeti buraya da taşıyabileceği konusunda görüşler var. Siz bayilerin satış sonrası hizmetler konusunda eksikleri olduğunu düşünüyor musunuz?
Satış sonrasında son 5 yıl içinde bayilerde ciddi bir gelişme söz konusu. Burada bence en önemli eksiklik yetişmiş eleman konusunda sıkıntı yaşıyorolmamız. Buna meslek liseleri de dahil. Meslek liselerinden mezun olan gençleri bünyemize kattıktan sonra 2-3 sene eğitim veriyoruz. Bütün bu süreci geçirdikten sonra bu gençler bizde tam kapasiteyle çalışabiliyor. Bunda eğitim sistemimizin eksiklerini de unutmamak gerek. Satış sonrasında tüm markalar bence iyi niyetle elinden geleni yapıyor. Yapılan işler ve yatırımlar da bunun göstergesi.
Avek Otomotiv, satış sonrası hizmetler konusunda ne gibi avantajlar sunuyor?
Bizim hem kaporta hem de servis atölyeleri konusunda geniş ve büyük bir kadromuz var. Bekletmek konusunda durumu minimuma indirmeye çalışıyoruz. Bunun dışında bizim felsefemiz işimizi iyi yapmak. Bizim için esas olan bu kapıdan giren herkesi memnun etmek. Mümkün olduğunca arkadaşlarımızı konularında uzmanlaştırmaya, eğitmeye çalışıyoruz. Bu çalışmalarımızda da faydayı müşterilerimiz görüyor. Biz müşterilerimizi, arkadaşlarımızı her açıdan tatmin etmeye çalışıyoruz. Mesela araçları yerinden alıp, bakımlarını yapıp yeniden teslim edebiliyoruz. Tuzla'dan dahi müşterilerimiz arayıp araçlarını aldırabiliyor ve bunun için ekstra ücret ödemiyor. Günde 15-20 aracı bu şekilde servisimize getiriyoruz. Yeni bir uygulamaya başladık. Sigorta şirketleri yedek araç hizmetini yalnızca binek araçlar için veriyor ancak ticariler için vermiyor. Biz bu hizmeti ticariler için de günlük 25 TL karşılığında verebiliyoruz. Bu şekilde hizmet ağımızı çoklu hale getirip, müşterilerimize en iyi hizmeti vermeye çalışıyoruz.
Yazı: Sercan Çalbak