otohaber_logo
Haberler
"Car"lar ve farlar
12 yıl önce yazdığım; otomobil tasarımına ve bunun çok önemli bir usuru olan farlara dair bir yazıyı sizlerle tekrar paylaşıyor ve bu konuda yaşanan gelişmelerin değerlendirmesini siz sayın okuyucularıma bırakıyorum.
"Car"lar ve farlar
Aralık 1998 Yıllardır canım giderek daha çok sıkılıyor. Canım sıkılıyor çünkü; fi ziğin, aerodinamik biliminin evrensel ve monoton rüzgarı, tüm otomobillerin üzerine doğru üfürüyor ve hepsini benzer şekilde yuvarlatmak için "onları" zorluyor. Bu doğa faciası ve maalesef realitesi, hiç bir engelle karşılaşmadan, bildiğini -daha doğrusu- fi zik yasalarını okumaya devam ederse, önüne çıkan herşeyi silip süpüren George kasırgası gibi, tüm otomobilleri aynı şekilde yuvarlayıp yumuşatacak ve sonunda tüm "otolar" ya bir yumurta, ya da bir su damlası şekline dönüşüp kişiliklerini kaybederek mekanik ve ruhsuz objelere indirgenecekler. Neyse ki tüm dünyada bu "global" esintiye hala karşı çıkan pek çok marka ve bu markaların cesur yürekli tasarımcıları var. Elbette bu karşı çıkışların direnci ve kararlılığı, değişiklikler gösteriyor: Esintiye bakıp bugünlerin sıradanlığına boyun eğmek yerine geçmişe ve geçmişin kültürel ve sanatsal birikimlerine sığınabilen anlayışlara da hala yaşam alanı var. "Rüzgar", değişik markaların tünellerine, (ki o tünellerin bir anlamda her bir markanın gardrobu olduğunu da düşünüyorum) dolduktan sonraki süreçte, rüzgar ile o markanın "yaratıcıları" arasındaki aerodinamik pazarlıklar (stilistler, terziler burada işin içindeler) farklı şekillerde sonuçlanıyor ve varılan uzlaşmaların niteliği, o ürünün "yüzünde" ve bedeninde ifade ve itiraf edilmiş oluyor. Ürünün yani, o otomobilin yüzüne bakmak ise bir kanaate varmak açısından gerekli. Nedir ve neresidir bir otomobilin yüzü? Önce buna bir bakalım: Otomobilin Yüzü ve Farlar Farlar, farlar arasında kalan ve ön panjurun yer aldığı bölge, genelde farların altında uzanan tampon ve kapsamı biraz genişletirsek ön kaput ve ön çamurluklar, otomobilin yüzü ve başıdır. İnsanın yüzü ve başı, giydiği kıyafete göre nasıl değişmez ve hemen tanınırsa; otomobilin de gövdesine, değişik kıyafetler "giymesi"; esas karakteri gizleyemez. Kişi; takım elbise gömlek ve kravattan oluşan genel kabul görmüş bir iş kıyafeti (sedan), bir Blazer ceketin belirleyici olduğu daha "casual" bir giyim (hatchback), haftasonu ev ve bahçe işlerinde çalışırken giyilen, iş görmeye dönük, geniş cepli bahçıvan kot bir pantolon (station) ve hafta sonu ormanda jogging yaparken giyilen eşorfmanlar (sports coupe; spor ayakkabılar da, bir sports coupe'ye yakışan hafi f metal jant ve kalın lastik kombinasyonu gibidir) arasında durumun gerektirdiği tercihler yapabilir ve bu değişiklik yüzü ve kişiliği değiştirmez (Dikkat, imajı ciddi biçimde değiştirebilir) ve "o", ister sedan, ister hatchback ya da bir başka formda olsun sonuçta hep o otomobil ve o markadır. Ve farlar. Bir yüz ve ifadesi için, gözler ve bakışlar ne kadar önemliyse, farlar da otomobilin yüzü açısından o ölçüde ayırdedici ve kişiliği simgeleyen bir karakter unsurudur. Ve benim için farlar, o marka ve modelin, aerodinamizm denilen monotonluğa ne kadar karşı koyabilmiş, kendi özgün çizgilerini ve kişiliğini ne ölçüde yaratabilmiş olduğunun en inandırıcı ve belirgin kanıtıdır. Şimdi gelin, bir kaç markanın yüzüne bakalım ve küresel rüzgar karşısında "başlarını ne kadar dik tutabildiklerini incelemeye çalışalım:

BMW'nin İkiz Farları

Uzak olmayan bir geçmişte rüzgar tarafından yutulmaktan son anda kurtulduğu ezeli rakibi Mercedes (hadi Audi'yi de bu aristokratlar sınıfına dahil edelim) ile birlikte dünya lüks sınıfının sarsılmaz isimlerinden BMW, aerodinamiğin evrensel ve monoton kurallarına kayıtsız şartsız boyun eğmemiş (ancak şartlı olarak boyun eğmiştir) karakter sahibi yüzlerden biridir. Yıllardır ikiz ve yuvarlak farlar BMW karakterinin ayrılmaz bir parçası (mı hala?). Ancak BMW gibi bir marka bile, yüzünün en önemli unsuru farları konusunda bir uzlaşmaya gitmek ve 1991 yılında piyasaya çıkan, güncel seriden iki önceki 3 serisi ile birlikte bütün serilerinde (8 Serisi'nin durumu ise apayrı ve ayrı bir yazı konusu) "ikizleri" rüzgar koruması altına almak zorunda kaldı. O tarihten bu yana yollara çıkan tüm BMW'lerin ikiz yuvarlak farları ortak ve düz bir "cam" altında. Bu cam belki de dinamik ve hızlı BMW'lere, rüzgarı yaran bir kayakçının gözlükleri kadar yakışıyor ve imajıyla bütünleşiyor. Ama sonuç olarak; açıkta ve dik konumda rüzgara bakan ikiz farların yaratacağı yüzey türbülansı ve kırılan "cw notu" BMW'yi de hizaya getirmiş bulunuyor.

Mazda'nın Aile Coupe'si

1990-1994 arasında üretilen "aile coupesi" 323F ise farları açısından teslimiyetçi bir modeldi. Kapalı ve ancak gerektiğinde yuvalarından çıkan farları otomobilin yüzünden ve karakterinden adeta silinmiş gibiydi. Çünkü Mazda, başarılı 323 serisinin bu modeliyle karakter yaratma işini yüzde değil de tüm bedende gerçekleştirmeye soyunmuştu ve kimbilir belki de; bakışlarını ve karakterini kopkoyu camlı gözlüklerin ardında gizleyen atletik ve güzel vücutlu adam gibi; gizemliliğin cazibesini yakalamak istemişti. Belki de başarılı olmuştu.

Diğer Haberler

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.